Deprem ve Mimarlık
Deprem ve Mimarlık Enkazın Altında Kalan Vicdanımız

Simge Aslanyürek
-Deprem ve Mimarlık
Enkazın Altında Kalan Vicdanımız
Bir mimar olarak, betonun, çeliğin ve çizgilerin sadece bir yapıdan ibaret olmadığını bilirim. Bir bina; içindeki anılar, hayaller, umutlar taşır. Ancak bir depremle, saniyeler içinde tüm bunlar yerle bir olabilir. O an, mimariyi sadece tasarlamak değil, aynı zamanda hayatı kurtarmak da bir kez daha okumaktır.
Yıkılan kalıntılar altında yalnızca beton bloklar değil, insanların yaşamları, gelecekleri ve hayalleri de eziliyor. En acıcısı da şu: Bu yıkımın çoğu, doğal değil, insan hatalarının bir sonucu.
Binalar, doğru statik hesaplarıyla, sağlam tekniklerle ve genel yöntemlerle inşa edilirse, deprem sadece bir kez olarak kalır. Ancak ihmaller, hatalı projeler, düşük maliyet uğruna göz ardı edilen güvenlik önlemleri, binlerce insanın hayatına mal olabilir. Bir mimar olarak, bunu yaptığınızda içimi derin bir öfke ve üzüntü kaplıyor. Çünkü depremin öldürdüğünü değil de hatalı yapıların ve eksik denetimlerin öldürdüğünü biliyorum.
Depremden sonra kendi evimin ve etraftaki yapıların yıkılmış parçalar arasında dolaşırken bir suçluluk hissettim. Bir meslektaşımın yanlış bir programlaması, bir müteahhidin kalitesiz malzeme tercihi veya bir denetçinin göz yumduğu bir eksiklik, oradaki ihmaller bir sürü insanın kaybının nedeni olabilir. Mimarinin sadece estetikten ibaret olmaması, bir bina tasarlarken aslında bir hayat tasarladığımızı orada, o yıkıntıların arasında daha iyi bir şekilde okumak. Peki, ne yapmalıyız? Öncelikle bilinçlenmeli ve bilinçlendirmeliyiz. Deprem kuşağında bu gerçeği kabullenerek hareket edilmeli. Yönetmeliklere sıkı sıkıya bağlı kalmak, yalnızca kâğıt üzerinde değil, saha da uygulama da tamamlamak da sağlam yapılar inşa etmek istiyoruz. Mimari tasarımlarımızı sadece göz alıcı değil, aynı zamanda güvenli ve dayanıklı hale getirmek bizim mesleki ve insani sorumluluğumuzdur.
İkinci olarak denetim mekanizmalarını güçlendirmeliyiz. Kâğıdın üstünde her şey kusursuz olabilir ama iş sahasında işler farklı noktaya geliyor. Uygulamada yapılan hata, bir sonraki depremde kayıplara dönüşebilir. Unutmayalım: Güzel binalar inşa edilebilir ama sağlam binalar inşa edilmez, bir depremde hepsi sadece birer mezar taşı olur.
Depremi yaşamış bir mimar olarak artık daha büyük bir sorumluluğum var. Onun projesi, onun çizimi, onun kolonu ve kiriş detayında, o depremi anlık hissettiğimi yaşıyorum. Ve biliyorum ki, mimarlık sadece yapılar inşa etmek değil, hayatları korumaktır. Çünkü mimari, yalnızca estetik değil, aynı zamanda vicdandır.
Simge Aslanyürek
Pamukkale Üniversitesi